Zorlu koşullar altında, çarpıcı kompozisyonlar yaratan Ichiro Kojima; kent merkezlerinden kırsal alana kadar modernleşmenin ilerleyen dalgalarının ortasında, soğuk il köylerinde yaşayan insanlarla derin bir empati kurma adına; uzun yıllar kırsal bölgelerde yaşayarak, bir dizi fotoğrafik çalışmalar üretti.
Gökyüzünü, yolları, çitçileri, kadınları, çocukları kadrajına alıp mistik bir evrenin kapılarını arşınladı.
Kojima, 1954 yılının çalkantılı savaş döneminin ardından Tsura bölgesine giderek, geleneksel Japon halkının yaşamını fotoğraflamaya başladı. Onun konuları Tsugaru ve Shimokita yarımadaları üzerinde günlük manzaralardı, ancak eserleri dönemin ana akım gerçekçiliğinden farklıydı. Kısa bir süre sonra kompozisyonlarına yüklenen şiirsel duyarlılık, Kojima’yı fotoğraf sanatında ayrı bir noktaya getirdi. Bir taraftan soğuk iklim ve geleneksel halkın gerçekliği bir taraftan görüntülerdeki sanatsal imaj, onun eserlerini bir şiirin dizileri gibi etkileyici kıldı.
Soğuk ve karlı iklimlerde yaşayan sanatçı, bu koşullar içerisinde derinden sarsılıp hayata erken veda etse de; Asya’ya özgü mistik bir dünyayı aktarması, onun ölümsüzlüğünün yansımasıdır. Yok olan geleneklere karşı derin hissiyatı, Kojima’nın her bir çalışmasına nüfuz eder. Kojima’nınçalışmalarının bir kısmı, köylü çiftçileri resm eden Fransız ressam Millet’in eserlerini hatırlatır. Tıpkı Millet’inki gibi doğal ve içten yansımalar, bizi ayrı bir dünyanın içerisine sürükler.
“Mistik bir güzellik her şeyi kaplar.”