Kütüphane

Fotoğrafçıların İzlemesi Gereken 30 Belgesel

Henri Cartier-Bresson: The Impassioned Eye (2003)

Henri Cartier-Bresson’un fotoğrafçılık için yaptığını Bach’ın müzik alanında yaptığına benzeten Richard Avedon, aslında hiç de abartılı bir ifadede bulunmuyordu. Çağın sorunlarına tanıklık ederken kamerasını doğrulttuğu nokta ne olursa olsun, bunu en etkili duyguyu uyandırabilecek şekilde aktarabilen Cartier-Bresson, hümanizmanın estetikle doruk noktasına çıktığı eserler ortaya koydu. 

Cartier-Bresson’un fotoğrafları, tarihin şiir gibi yazıldığı eserler niteliği taşımasıyla, “Bresson Okulu” kavramının doğmasını da yol açtı. Fotoğrafın kırpılmasına olduğu kadar, uzaktan çekilmesine de karşı olan sanatçı, kendisini ise bir “anarşist” olarak nitelendirirken, kimi fotoğraflarında bunu mizah ögeleri dahilinde, kimilerinde de oldukça net bir savaş karşıtlığı halinde yansıttı. Bresson, ne de olsa askerlik için resmi çağrı aldığında pilot olmak istediğini anlatmak amacıyla şiir yazan, ardındansa görevini uçak ambarlarını temizleyerek geçiren biridir! Sonrasında askerden de kaçan Cartier- Bresson, yeteneğini gerekli olan yere, yani fotoğrafçılığa adadı.

Modern fotoğrafçılar arasında henüz benzeri çıkmamış olan sanatçı, fotoğraf sanatı için şu ifadelerde bulunmuştu: “Fotoğraf çekmek; kişinin beynini, yüreğini ve gözünü objektif eksenine dizebilmesidir.” Bresson, özellikle kompozisyon alanında çok şey öğrenilebilecek bir sanatçı olarak, fotoğrafla ilgilenenlerin mutlaka kulak vermesi gereken bir isim olarak karşımıza çıkıyor. Tıpkı Bach’ın geride bıraktığı yapıtlar gibi, Cartier’in eserleri de üzerine inceleme yapılması, okunması gereken özellikler taşıyor.

Robert Doisneau, Tout Simplement (2001)

Gravür ve taş baskı üzerine plastik sanatlar okulunda eğitim alan ve ardından bir süre asistan, bir süre ise Renault fabrikalarının fotoğrafçısı olarak çalışan Robert Doisneau, yıllar içerisinde Vogue ve Life gibi dergilerde çalışmış, aynı zamanda işgal fotoğrafları da çekmişti. Objektifini doğrulttuğu Paris ve banliyölerindeki hayatları benzersiz kompozisyonlar kurarak görüntüleyen Doisneau, şehri bambaşka açılardan görmemizi sağlayarak, sokaklarındaki yaşama tanıklık etmemizi sağlamıştı. Doisneau, savaşın korku dolu yıllarını fotoğraflamakla birlikte, ardından gelen “mutlu” anlarını da görüntülemesiyle, bir nevi “Paris fotoğrafçısı” olarak anılır ve  şehrin geçirdiği evrimi oldukça net bir şekilde ortaya koyar.

Önceki sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17Sonraki sayfa
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen SanalSergi'yi gezerken reklam engelleyicinizi kapatın. Açık kalması durumunda site içerisinde içeriklerde kısıtlı erişim sağlayabilirsiniz. Desteğiniz için teşekkürler.