Portekizli fotoğrafçı Eduardo Gageiro, tarihi değişimlerin yarattığı etkileri yansıtan görüntüler ile tıpkı Henri Cartier-Bresson, Robert Doisneau ve Willy Ronis gibi; gündelik yaşamı sıradan ve geniş açılarla yansıtarak dramatik bir biçim yarattı.
Savaşların fotoğrafın gelişimine katkı sağladığını söyleyen sanatçı, uzun süre savaş bölgelerinde kalarak köşeye sıkışmış, yaşam mücadelesi veren insanların hayatlarına odaklandı.
Portekiz’in önde gelen foto-muhabirlerinden olan Gageiro, henüz on iki yaşında çektiği fotoğraflarla dikkatleri üzerine çekti. Onun yakaladığı kareleri keşfeden pek çok gazete, Gagaeiro’nun peşine düşerek onun çalışmalarına yer verdi. Kendini foto-muhabir olarak tanımlayan sanatçı, tekniğini geliştirerek; Castro hükümetinin birkaç kısıtlama ile çalışmasına izin verdiği Küba da dâhil olmak üzere, dünyanın dört bir yanındaki siyasal gelişmeleri fotoğrafladı. Çalışmaları esnasında kendisini etkilemiş olan ressam ve heykeltıraşlarla temas kurarak, eserlerine estetik boyut kazandırdı.
Eduardo Gageiro pathosu aktarmak yerine, var olan gerçekliğin peşinden giderek kompozisyona odaklandı. Gageiro’nun fotografik pratiği pek çok fotoğraf ustası ile kıyaslansa da, onun yarattığı kontrast ve kompozisyon Eugene Smith’in başka bir yorumu gibidir. Özelikle portrelere odaklanan sanatçı, ışığı kullanmadaki ustalığı ile ifadeleri oldukça etkili bir biçimde yansıtmıştır. Her ne kadar çoğu fotoğrafında manipülasyon hissedilse de Gageiro’nun eserleri, hikayeci üslubuyla izleyiciyi peşinden sürükler.
Yazı: Sevil Ateş