Anadolu Ajansı foto muhabiri Raşit Aydoğan, 17 gününü yoğun bakımda geçirdiği 26 günlük Kovid-19 tedavisindeki zorlu süreci, hastane odasında cep telefonuyla çektiği fotoğraflarla gözler önüne serdi.
“Sağlık çalışanı benim Hızır’ım oldu”
Aydoğan, bir gece yoğun öksürük ve nefes darlığı şikayetleri de başlayınca hastalığının 7’nci gününde 112 Acil Çağrı Merkezini aradığını ifade ederek, “Çocukluğumuzda ambulansa ‘hızır acil servis’ derlerdi. Henüz gün ağarmamıştı, kapımdaki genç sağlık çalışanı o gün benim Hızır’ım oldu. Sağlık çalışanı, yanında getirdiği oksijen tüpüyle neredeyse yarısını kaybettiğim solunumuma geri kavuşturdu beni. Onun sayesinde akciğerlerime oksijen gitmeye başladı.” dedi.
“Sağlık personelinin üst düzey çabasına şahit oldum”
Daha sonra ambulansla Etimesgut Şehit Sait Ertürk Devlet Hastanesine kaldırıldığını söyleyen Aydoğan, şöyle devam etti:
“Acil serviste ilk müdahalenin ardından 17 günü yoğun bakımda olmak üzere 26 gün tedavi gördükten sonra taburcu edildim. Tedavi sürecimin bu denli uzun olacağını tahmin bile edemezdim. Tedavi sürecimde damarlarıma zerk edilen onlarca serum ve diğer ilaçlar, bana sosyal güvenliğin ne demek olduğunu çok daha iyi anlattı.
Hem yoğun bakımda hem de servisteki tedavi sürecim boyunca sağlık personelinin üst düzey çabasına şahit oldum. Belki bazı hastaların çocukları bile hastanede görev yapan sağlık çalışanları kadar ebeveynleriyle alakadar olmuyordur.”
“O çayın tadını hayatım boyunca unutmayacağım”
Aydoğan, yoğun bakımdan çıkmasına birkaç gün kalana kadar çay içemediğini dile getirerek, “Malum toplum olarak çaya oldukça düşkünüz. Ben de günlük hayatta sık çay tüketen biriyim. Yoğun bakımdan yataklı servise alınmadan birkaç gün önce hemşire hanım, kendileri için demledikleri çaydan küçük bir pet şişeye doldurup bana getirdi. Büyük bir keyifle yudumladığım, belki de bana şifa olan o çayın tadını hayatım boyunca unutmayacağım.” dedi.
“Mesleğimin verdiği refleksle tedavi sürecimi fotoğraflamaya başladım”
Kovid-19 nedeniyle hastane yattığı günlerde bile aklında hep mesleğinin olduğunu belirten Aydoğan, şunları kaydetti:
“Bir yandan hastalıkla mücadele ediyorsunuz ancak akılda gazetecilik olunca, tarihe not düşme konusunda içinizdeki karşı konulmaz sese çaresiz teslim oluyorsunuz. Mesleğimin verdiği refleksle yanımdaki cep telefonumla tedavi sürecim boyunca çeşitli anları fotoğraflamaya başladım. Otoportrelerimi çekmeye başladım. Hastalığın verdiği tahribatı, kendimi fotoğraflayarak insanlara göstermek istedim. Zaman zaman da yaşadığım zorlukları not aldım. Kimi zaman hastane odasında bana arkadaş olan güvercinleri beslediğim anları kimi zaman da kendi beslenme anımı fotoğrafladım. Taburcu olana kadar gücüm oldukça fotoğraf çektim.”
“Bir nefese muhtaç olmanın ne demek olduğunu keşke bilebilseler”
Aydoğan, Kovid-19’la mücadele tedbirlerine uymanın hayati olduğunun altını çizerek, “Bütün dünyayı esareti altına alan, yaşam alanlarımızı sınırlayan, sosyal ilişkilerimizi törpüleyen bu illete karşı, bütün uyarılara karşın hala maske takmayan insanları gördükçe hayretler içinde kalıyorum. ‘Bir nefese muhtaç olmanın ne demek olduğunu keşke bu illete yakalanmadan bilebilseler’ diye içimden geçiriyorum.” şeklinde konuştu.