Fotoğrafçılığı grafik sanatıyla başarılı bir şekilde birleştiren Edward Hartwig, manzaraların (özellikle Polonya manzarası), insanın, tiyatronun ve mimarlığın özleriyle ilgilendi.
Eserlerinin dinamizmini, ifadesini ve yapısal etkisini arttırmak için; ışık ve gölgenin karşıtlığını en iyi derecede kullanarak, gerçek unsurları soyut yapıyla birleştirdi.
İlk olarak 20’li yıllarda, Jan Bulhak’tan esinlenen Edward Hartwig, çoğunlukla manzaraları gizemli ve romantik bir şekilde fotoğrafladı. Resme olan ilgisi, onu Misonne’nin romantik izlenimciliğine yöneltti. Atölyesinde, karanlık odada pek çok deneyler gerçekleştirdi: çift pozlama, optik ve ışıkla manipülasyonlar, aynaların kullanılması vs. Çalışmalarının daha ileri aşamaları, renk ve soyut fotoğrafçılıkla ilgili deneylerin yapılmasını içeriyordu. Lublin bölgesinden izlenimci manzara biçimlerini, sabah sislerini, ustaca yansıttı. Ayrıca, Polonya resminin geleneğine atıfta bulunan, tür sahneleri çekmede de başarılı oldu.
Hartwig, baskı tonlama (soylu bromür baskılar) gibi sözde asil teknikleri de başarıyla kullandı. Özellikle hayran olduğu bir kasaba olan Kazimierz Dolny’in fotoğraflarını çekti. Soyutlamanın ve gerçeküstücülüğün etkisiyle, anlamı en aza indirmeyi hedefledi. Elli ve altmışlı yıllarda, sosyalist gerçekçilik eğiliminin en önde gelen yaratıcılarından biri oldu. İlginç resmi deneyler ( İşçi ve Makineler ) yürüten birkaç fotoğrafçıdan biriydi.
Edward Hartwig fotojenik özelliklerden ziyade, görüntüleri tek tek ve karakteristik olarak estetize etmeyi amaçlar. Hartwig’in estetik ifadesi ‘sanatsal biçimcilik’in temsili bir örneğidir. Gerçeküstü ya da rüya gibi nitelikler ile karakterize ettiği doğa desenine ve onun parçalarına olan ilgisi, sanatsal yaratıcılığının çeşitliliğini simgeler.
“Fotoğraf, geleneksel yöntemler kullanılarak gerçekleştirilebilen görsel sanattır, ancak hayal gücü ve fantezilerden ilham almak da iyidir. Benim uygulamalarımda genellikle sezgilerim hâkimdir. Sezgi olmadan sanat olmazdı.”
Yazı: Sevil Ateş