Bilim olarak fotoğrafa bir örnek, August Sander’in 1911 yılında başladığı, Alman insanının fotoğrafik bir kataloğunu çıkarma projesidir.
Bir Toplumun Belgeselcisi August Sander
Bazı fotoğrafçılar bilim adamı, bazılarıysa ahlakçı olarak işe koyulurlar. Bilim adamları dünyanın bir envanterini yaparlar, ahlakçılarsa ağır vakalara yoğunlaşırlar. Bilim olarak fotoğrafa bir örnek, August Sander’in 1911 yılında başladığı, Alman insanının fotoğrafik bir kataloğunu çıkarma projesidir.
Sosyolojik araştırma süreçlerinden birisi fotoğraf çekmek ve fotoğraflarla belgelemektir. Belgesel fotoğrafçılar, gerçekten de belli bazı siyasal koşullarda başka yerlerde olup biten gerçekler hakkında kamuoyunu bilgilendirmede, bilinçlendirmede ve uyandırmakta yardımcı olmuşlardır. Bu tarz çalışan fotoğrafçılardan birisi de 1876 (Herdorf)-1964 (Köln) yılları arasında Almanya’da yaşamış, Alman halkının profesyonel portre fotoğrafçısı olan August Sander’dir. Sander, genç yaşında renkle ilgilenmiş; resimselci ve kişileri güzel gösteren portreleri sayesinde Almanya’da tanınmış bir fotoğraf sanatçısı olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra gezgin fotoğrafçılık yapmış ve “Almanya’daki sosyal durumun panoramasını oluşturma” tasarısını uygulamaya koyulmuştur.
Az bilinen, farkedilmeyen, gerçeklerin yansıtılmasında en tarafsız ve kolaylıkla anımsatıcı bir biçimde yapabilmesi nedeniyle fotoğraf “sosyal içerikli” bir sanat dalı olarak çok taraftar bulmuştur. August Sander, ortamın saydamlığını varsayan, yorumsuz ve yalın biçimde, gerçeğin görüntülerini aktaran bir fotoğrafçıdır. August Sander, 1920’li yıllarda Alman toplumunun meslek ve sınıflarına örnek olacak grupları bulmayı ve fotoğraflamayı kendisine görev edinmiştir. Noterler, generaller, duvar işçileri, bayramlıklarını giymiş köylüler, aşçılar, tezgahtarlar, genç aristokratlar gibi geniş bir ağ içerisindeki insanları bulup çıkarmıştır. Çalışmalarını yalın, genellikle tam boy, genellikle dışarıda ve soft olarak gerçekleştirmiştir. Fotoğraflarındaki kişilerin en doğru şekilde duruşlarını yakalamış, insan olarak toplumsal rollerini ve kişiliklerini çözümlemeye çalışmıştır.
Sander, bireyleri temsili karakterleri için seçmemiş, doğru bir biçimde fotoğraf makinasının, yüzleri birer toplumsal maske olarak açığa çıkardığını varsaymıştır. Fotoğraflanan herkes belli bir ticaretin, sınıfın ya da mesleğin göstergesidir. Bu projede çektiği tüm fotoğrafları belli bir toplumsal gerçekliği temsil etmektedir. Sander, bu fotoğraflarda bir sır aramıyordu, tipik olanı gözlemliyordu. Toplumsal düzeni, sayısız toplumsal tip halinde göstererek ona ışık tutmayı amaçlamıştır.
Kişilerin seçiminde toplumsal örneği bilerek geniş tutmuştur. Bürokratları ve köylüleri, uşakları ve sosyete hanımlarını, fabrika işçileri ve sanayicileri, askerleri ve çingeneleri, oyuncuları ve tezgahtarları konuları arasına katmıştır. Bazı fotoğraflar rahat tavırlı, akıcı ve doğalken, bazıları naiv ve acayiptir. Düz ve beyaz bir fon önünde çekilmiş olan pek çok fotoğrafı, kusursuz portreleriyle eski moda stüdyo portreleri arasında bir geçiş oluşturur. Profesyoneller ve zenginleri iç mekanda ve dekorsuz bir ortamda; işçiler, işsizler ve güç koşullar altında yaşayanları da genellikle kendi ortamlarında ve dış mekanda fotoğraflamıştır.
August Sander, dönemindeki Nazi baskılarına ve bombardımanlarına rağmen nazizme yönelen Alman toplumunu gözler önüne seren belgesel ve duyarlı nitelikte fotoğraflar çekmiştir. 1934 yılında “Zamanımızın Yüzü” ya da “Çağın Görünümü” (Anlitz der Zeit) diye bilinen kitabı, Naziler tarafından toplatılarak 70.000’den fazla negatifi ya da klişesi yokedildi. Böylece Alman toplumunu belgeleme projesi de birdenbire sona erdi. Savaş sonrasında da kendisini, projesini tamamlayacak kadar iyi hissetmedi. Şans eseri geride kalan yüzlerce fotoğraf, eşsiz ve büyüleyici toplumsal kayıtlar olarak tarihe geçti.
Yayımlanan albümleri arasında “Menschen des 20.Jahrhunderts” (Yirminci Yüzyıl İnsanı, 1921), “Menschen ohne Maske” (Maskesiz İnsanlar, 1927), “Anlitz der Zeit” (Çağın Görünümü, 1929) sayılabilir. Sander, çektiği fotoğraflara katılımsız, kişilerin ve ortamın doğallığını bozmayan bir fotoğrafçı olarak da anılabilir. Kimseye engel olmadan, kimseyi geriye itmeden, hiç kimseyi ileriye almadan yani modellerinin duruşlarını değiştirmeden onları olduğu gibi fotoğraflamıştır. Tarafsızlığını ve tarafsızlığın gizil anlamında uzaklığını bozmamıştır.
John Berger, “O Ana Adanmış” adlı yapıtında Sander hakkında şunları yazar: “August Sander fotoğraflarını çekmeden önce modellerine ne söylerdi? Ve söylediklerini nasıl söylerdi ki hepsi ona aynı şekilde inanırlardı? Sander’in modellerinin hepsi objektife gözlerinde aynı ifadeyle bakarlar. Farklılık varsa eğer bu, modelin kendi deneyimlerinin ve kişiliğinin sonucudur. Bir papaz, duvar kağıtçısından farklı bir yaşam sürmüştür, ancak Sander’in fotoğraf makinası hepsi için aynı şeyi temsil eder. Ancak “20. Yüzyıl İnsanı” başlığı altında topladığı ve tasarladığı yapıtının eşsizliğini teslim etmek zorundayız… Arşivinden bugüne kalanlar olağanüstü bir toplumsal ve insani belge oluşturur. Kendi ülkesinin insanlarının portrelerini çeken başka hiç bir fotoğrafçıda böylesine yarı şeffaf bir belgesellik yoktur.”
1920’li yılların Alman halkının belgecisi, önyargısız gözlemcisi, cesur ve aynı zamanda incelikli fotoğrafçısı Sander, 1920-1940 yılları arasındaki Alman halkının toplumsal belgecisi olmuştur.
Yararlanılan Kaynaklar
- Aperture Masters Of Photography, August Sander, Könemann Verlags GmbH, Cologne, 1977
- John Berger, O Ana Adanmış, Metis Yayınları, İstanbul, 1986, s.55
- Nazif Topçuoğlu, İyi Fotoğraf Nasıl Oluyor,Yani, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1992, s.33/34
- Refo Fotoğraf Sanatı Dergisi, “Fotoğraf Akımları”, Ağustos 1990, İstanbul, sayı 16, s. 26
- Susan Sontag, Fotoğraf Üzerine, Çev: Reha Akçakaya, Altıkırkbeş Yayınları, İstanbul, Mayıs, 1993, s. 73-74
- Tahir M. Ceylan, “Fotoğrafın Tarihine Giriş”, Basında Fotoğraf Yazıları, İFSAK Fotoğraf Yayınları, Temmuz 1988, İstanbul, s. 59