8 Mart 1979, Tahran. Yüz bini aşkın İranlı kadın, Humeyni’nin getirdiği başörtüsü yasasını protesto etmek için sokaklarda. Altı gün sürecek protestoların ilk günü… Kalabalığın içinde yalnız bir kadın, yürüyüşü kamerasıyla ölümsüzleştiriyor: Hengameh Golestan.
Golestan fotoğraf çekmeye 1972’de başlıyor. O günlerde İran’da sadece birkaç tane kadın fotoğrafçı var. Fotoğraf çekmenin gerçek bir meslek olarak görülmemesi bir yana, bir kadının fotoğraf çekmek istemesi ayrıca garip karşılanıyor.
Bir fotoğrafçı olduğumu söylediğimde arkadaşlarım ve ailem gülerdi. “Fotoğraf bir hobidir,” derlerdi. Onların algısında fotoğrafçılar olsa olsa düğünlerde veya turistik noktalarda çalışırdı.
İran’da kadınların evden çıkabilmek için başörtüsü takmasını mecbur kılan kanun geldikten sonra, Tahran’da insanlar sokaklara indi. Gösteriler, kadınların yanı sıra erkekler ve farklı meslek gruplarının da kitlesel katılımlarıyla çok büyüktü.
“Politik ve dini özgürlük için savaşıyorduk ama derdimiz bir o kadar da bireyseldi,” diyor Hengameh Golestan.
Tüm protesto eylemlerine bizzat katılmak istedim ama bir fotoğrafçı olarak gitmem gerektiğini biliyordum. İlk düşüncem “Bunları belgelemek benim sorumluluğum,” oldu. Oldukça küçük olduğum için kalabalığın içerisinden kolayca geçerek farklı açılardan sürekli fotoğraf çekiyordum. 20 makara dolusu fotoğraf çektim. Gün bittiğinde karanlık odama gidip fotoğraflarımı basmak için hızla evime koşuyordum. Tarihsel bir şeye tanıklık ettiğimi biliyordum. En iyilerimizi fotoğraflamak istedim.
Protesto günleri kadınların sokakta başörtü giymeden yürüyebildiği son günlerdi. Nisan 1979’da İran İslam Cumhuriyeti kuruldu ve rejim değişikliğinden sonra yasal evlilik yaşı kız çocukları için on üçe, erkek çocukları için ise on beşe düşürüldü.
Yine de başörtü protestoları sırasında olanları kavramak hâlâ önemli. Protestolardan yaklaşık 30 yıl sonra iki kıdemli araştırmacı Nasser Mohajer ve Mahnaz Matin “Mart 1979, Rejim Değişikliği Sonrası Kadın Başkaldırısı”nı yayımladı. İki ciltlik kitap yaklaşık bin sayfaydı ve protestoların ikonik serisinin yeri yerinden oynatan parçalarını kapsıyordu.
Mahnaz Matin bir röportajında “Devrimin hemen akabinde, devrimin kendi içinden çıkan ve buna rağmen devrime ve liderliğin hareketlerine karşı olan ilk protesto hareketiydi. Bu sebeple eşi benzeri görülmemişti ve dünyanın diğer yerlerindeki feministlerin ilgisine nail oldu,” der.
Mohajer ise “Mart 1979 kadın başkaldırısı, özgürlüğün tahakküm altına alınmasını takip eden ilk sosyal hareketti. Birçok insana göre bu yüzden Şah’ın diktatörlüğüne karşı yapılmış en önemli muhalefettir. Aynı zamanda despotizm yerine özgürlük ilan edilmeli diyen ilk hareketti,” diyor.
Yazarlar “Bir sürü insan başörtüsünün İran’da zorunlu hâle geleceğine ihtimal bile vermedikleri için gösterilere katılmadı,” diye ekliyor.
Nasser Mohajer ve Mahnaz Matin aynı zamanda liberallerden ve sosyalistleri ve sosyal demokratları da kapsayan seküler kesimden yeteri kadar destek gelmediğini ve aslında rejim değişikliği sonrası bu eylemliliklere iyi arka çıkılsaydı olayların farklı gelişebileceğini söylüyorlar.
Şimdi ise elimizde sadece Tahran sokaklarında dimdik duran güçlü kadınların gülen yüzlerinin olduğu, Golestan tarafından çekilmiş harika fotoğraflar kaldı…
Bu Tahran’ın sokaklarında kadınların örtünmeden özgürce gezebildiği son gün oldu. Devrimden sonraki yöneticilere dair ilk hayal kırıklığımız buydu. İstediğimiz etkiyi sağlayamadık. Ama bu fotoğrafa baktığımda ben sadece başörtüyü değil; kadını görüyorum, dayanışmayı ve eğlenceyi görüyorum, hissettiğimiz gücü görüyorum.
Böyle diyor Golestan, İran’ın geleceği hakkında ise karamsar konuşuyor:
Genç iranlılardan, başörtüsüz kadınları sokakta hiç görmemiş jenerasyonlardan garip bir karşılık buldum. Onlarınki farklı bir dünyaydı. Çoğu zamanında bu gösterilerin yapıldığını bile bilmiyor.
* Duygu Yıldız’ın Kom News’te yayımlanan bu yazısı, Gazete Karınca için Ezgi Gül tarafından çevrilmiştir.