Makro Fotoğrafçılık ve makro fotoğraflara ilgi mi duyuyorsunuz veya merak mı ediyorsunuz? İşte aradığınız bütün cevaplar bu yazımızda…
Makro fotoğraf nedir?
Makro fotoğrafçılık, hep bilindiğinin aksine sadece çiçek, böcek ve kelebek fotoğraflarından ibaret doğa fotoğrafları değil, bizlere günlük hayatta rastladığımız ama çoğu zaman dikkatimizi bile çekmeyen ve görmeye pek alışık olmadığımız detaylardan oluşan çok farklı bir dünyanın kapısını açar. Makro fotoğraflar sayesinde etrafımızdaki tüm detayları bütün zenginlikleriyle, bütün renkleriyle ve sıra dışı halleriyle görebiliriz.
Makro, daha geniş anlamı ile “doğa fotoğrafçılığı” günümüzde artık “belgesel fotoğrafçılık” kategorisi ile de tanımlanabilir. Çünkü artık doğal çevre habitatımız teknoloji ve kentleşme hızıyla paralel olarak hızla yok olmakta. Bir doğal bölgede çektiğimiz bir canlıyı (fauna ve flora) artık bir sonraki sezonda bulamamaktayız. Yerine ya yeni bir yerleşim alanı açılmış, ya da antropolojik yollarla (insan eli ile) yok edilmiş, su kaynağı, kurutulmuş, çöp dökülmüş, atık bırakılmış, tarıma açılmış ve tarım ilaçları ile zehirlenmiş, en azından piknikçiler tarafından tahrip edilmiştir. Bu açıdan çektiğiniz canlı fotoğrafı büyük bir olasılıkla artık bir belgedir. Tıpkı semerci fotoğrafı gibi. Yarın artık çekilecek o canlı yoktur.
Makro Fotoğrafçılık
Temel Kuralları
Makro fotoğraflar özellikle fotoğraf çekmeye yeni başlayanları en çok heyecanlandıran ve çekmek istediği türde fotoğraflardır. Ancak, makro fotoğraf çekeceklerin de diğer tüm fotoğraf türleri gibi öncelikle iyi bir temel fotoğraf bilgisine sahip olması gerekir. Hatta makro fotoğraf çekiminde yapılacak en küçük teknik veya kompozisyon hatası diğer alanlardaki fotoğraflardan çok daha fazla göze batar. Bu nedenle makro çekecek arkadaşların temel teknik bilgilere (diyafram, enstantane, ISO, net alan derinliği, ışık ölçümü ve pozlama gibi) ve kompozisyon kurallarına (ilgi merkezi, altın oran, estetik, renk, detay, doku ve grafik konuları gibi) çok daha vakıf olması gerekir.
Kompozisyon ve Konu
Nasıl bir lens ?
Makro çekim kısaca, çekilmek istenilen objeleri 1:1 ya da daha üstünde bir büyütme oranıyla fotoğraflama işlemidir. 1:1 çekim yapıldığı zaman, çekimini yaptığınız objeler makinenizin sensörü üzerine gerçek boyutları ile düşerler. Bu amaçla kullanılan makro lensleri diğer lenslerden ayıran bir diğer önemli özellik de çok yakından netleme yapabilmeleridir. Bu, modele çok yakın olabilmenize ve detaylı çekim yapmanıza olanak sağlar. Piyasada birçok farklı odak uzaklığına sahip makro lens bulunmaktadır.
Doğadaki canlılar oldukça hassaslar ve en küçük hareket ile ürktükleri için çekimlerde modele çok yaklaşmak gerektiğinden doğa çekimlerinde 90 mm odak uzunluğunun altındaki lensler tavsiye edilmez. Bu lensler daha çok stüdyo ortamındaki detay çekimlerinde kullanılır. Doğada makro çekim yapmayı düşünen arkadaşlar 70-200 mm arası odak uzunluğu olan (özellik primer) makro lensleri rahatça kullanabilirler. Piyasada en çok kullanılan primer makro lensler: Nikkor 105 mm, Canon 100 mm, Tamron 90 mm, Sony 90 mm ve 100 mm, Sigma 105 mm ve 150 mm ve diğerleri…
Ancak makro lensler diyaframları çok açılabildiği, hızlı ve sessiz netleme teknolojileri içerdiği, üretimlerinde yüksek kalitede optik malzeme kullanıldığı için pahalı lenslerdir. Bu lenslere alternatif olarak her ne kadar close-up filtre ve lensler, uzatma tüpleri ve halkaları, körükler, objektifi ters bağlayan aparatlar gibi daha ucuz çözümler mevcut olsa da, bu yöntemler ile elde edeceğiniz fotoğrafların kalitesi beklentilerinizi karşılamayabilir.
Nasıl bir makine?
Makro fotoğraf çekmek için yeni başlayacak arkadaşların makro lensin yanında, pahalı gövde almaları zorunlu olmasa da, seri çekebilen ve ISO başarısı iyi bir gövdeye de ihtiyacı olacaktır. Bunun yanında, düşük enstantanede net fotoğraf çekmek için monopod veya tripod, ring flaş gibi ekipmanlar da gerekebilir. Ancak monopod ve tripodların kullanımı özellikle kelebek gibi hareketli modellerin çekiminde oldukça zordur ve pratik değildir.
Makro fotoğraf çekmek için her zaman doğaya çıkmak zorunlu değildir. Kış aylarında ya da çok sıcak ve kurak yaz aylarında doğada makro çekmek ot ve çiçeklerin kuruması nedeniyle özellikle kelebek çekimi için uygun değildir. Bu dönemlerde özellikle ev ortamında duman, damla ve farklı doku-detay fotoğrafları da aynı ekipmanlarla çekilebilir.
Makro Çekim İçin Tavsiyeler Nerede Çekilir?
Bu yazıda okurları teorik bilgilere boğup sıkmak yerine, daha çok kişisel deneyimler ve pratik çözüm teknikleri aktarılmaya çalışılmıştır.
Makro fotoğrafçılığı diğer fotoğraf dallarının belki de en zor ve yorucu olanıdır. Doğada canlılar, genellikle su kenarları ya da poleni bol çiçeklerin çevresinde bulunurlar. Çekim süresince saatlerce arazilerde dolaşmak gerekir. Ancak bu, makronun en keyifli anıdır. Çünkü fotoğrafçı bu esnada doğa ile baş başa kalıp, günlük sorunlarından kısa bir süre de olsa kurtulma olanağı bulabilir. Ancak makro çekime tek başına çıkmak, zehirli hayvanlar tarafından ısırılma yada sokulma, düşme ve yaralanma tehlikeleri nedeniyle sakıncalıdır. Çok kalabalık ekiple çıkmak da hayvanları ürküteceği için tavsiye edilmeyen bir durumdur. En ideali iki yada en fazla dört kafa dengi arkadaşınızla çıkmanızdır.
Ne giyilir?
Doğada çekim sırasında ısırılma ve sokulmalara veya diken batmasına karşı arazi turlarınızda mutlaka kol ve bacaklarınızı koruyacak uygun pantolon ve ayakkabı kullanılmalıdır. Makro çekimler çoğu zaman yerde yatarak yapıldığı için dizlik kullanmak da oldukça faydalı olacaktır. Güneşe karşı da şapka bulundurmak kesinlikle eksik edilmemelidir.
Asla unutmamamız gereken önemli bir husus da; bir makro fotoğraf çekmek için kesinlikle ama kesinlikle doğal hayata zarar verilmemelidir. Hayvanlar sırf fotoğraf çekmek için öldürmemeli ya da kısa süre de olsa alıkonmamalıdır. Onların da birer canlı olduklarını unutmadan fotoğraflama işlemi yapılmalıdır.
Ne zaman çekilmeli?
Makro çekimler için de en iyi olan aydınlatma gün ışığıdır. Bu yüzden açık havada güneşli günlerde çekim yapmanız tavsiye edilir. Doğada çekim için en uygun saatler (altın saatler) yazın sabah çok erken (saat 5-7 gibi) vakitler, ya da akşam güneş batmadan 1 saat önceki süredir. Ayrıca sabahın erken saatlerinde modelinizin üzerindeki çiğ ve beraberinde yeni doğan gün ışığının güzel tonu makro çekim için çok uygundur. Öğle vakti sıcaklarında kelebekler çok enerjik olacağından iyi kompozisyonlu ve net kelebek fotoğrafı elde etmek çok zordur. Kışın ise güneşin durumu müsait ise ve hava durumu izin verdiği sürece tüm gün fotoğraf çekilebilir.
Makine Ayarları?
Makro çekimlerde diyafram kontrolü çok önemlidir. Makro fotoğraf çekerken sadece objemizin mi, yoksa obje ile birlikte arka plan detaylarının da mı net olacağına yani net alan derinliğine karar vermeliyiz. Bu sizin oluşturacağınız kompozisyon ile ilgili bir karardır. Makro fotoğraflarımızda objenin tamamını net çekmek ve diğer dikkat dağıtıcı otlar ve nesnelerden belirli oranda izole etmek (soyutlamak) asıldır.
Konunun arka planının ilgiyi dağıtacak ölçüde karmaşık olmaması gerekir. Bu amaçla net alan derinliği kontrolü çok önemlidir. Konuya olan mesafe çok az olduğu için alan derinliği zaten çok sınırlıdır olacağı için en ufak bir iki milimetrelik hata bile modelinizin tamamının veya bir kısmının flu çıkmasına sebep olacaktır. Makro çekimlerde faunanın gözleri ve kafasının öncelikle net olması tercih edilir. Bu nedenle çekim yapmayı düşündüğünüz objelerin öncelikle göz ve kafa gölgelerine netleme yapmanız gerekir.
Diyafram?
Bunu da doğru diyafram değerini ayarlayarak sağlayabilirsiniz. Bu nedenle makro çekerken makinemizin çekim modunun (birkaç istisna dışında, örneğin uçan bir modeli çekerken) genellikle diyafram öncelikli (A) olmasını öneririm. O zaman siz diyafram ayarını değiştirdiğinizde makineniz otomatik olarak uygun enstantaneyi belirleyecektir. Diyaframı göz bebeği, enstantaneyi ise göz kapağının açılıp kapanması olarak düşünebilirsiniz.
Çekeceğimiz hedef objenin büyüklüğüne göre f/4 -11 arasında diyafram değerleri kullanılır. Açık diyaframlar (f/4 gibi) alan derinliğini azaltarak ve objenin net arka planın blur-bulanık çıkmasını; kısık diyafram açıklığında ise (f/11 gibi) alan derinliğini arttırarak objenin ve arka plan detaylarının birlikte net çıkmasını sağlar.
Eğer obje küçük ise ya da kelebek gibi yatay duran bir modeli kanat altı gibi düzlemsel bir objeyi çekecek iseniz diyaframımızı açmak suretiyle hem net alan derinliğini düşürüp kelebeği diğer nesnelerden izole edebilirsiniz, hem de lensimizden girecek ışık miktarını artırıp yüksek enstantane ile daha net fotoğraf çekebilme fırsatını elde edebilirsiniz. Ancak eğer modeliniz çok küçükse ve doku detaylarını çekmek istiyorsanız, modele çok yaklaşmanız gerekecek ve netleme mesafesi azalacaktır. Bu durumda net alan derinliği çok daralacağı için, bu tür çekimlerde diyaframı çok açmamanız önerilir. Aksi takdirde modeliniz küçük bile olsa onu tüm detayları ile tamamını net almanız zorlaşır.
Eğer model objeniz iri veya hacimli ise (mantar, kurbağa veya bukalemun gibi) tamamını net alabilmek için net alan derinliğini artırmak için diyaframı kısmanız (f/9 gibi) gerekir. Bu değer ile objemizi tamamını net olarak çekme şansını yakalayabiliriz.
Enstantane ve Pozlama?
Ancak kısık diyaframla net alan derinliği artacağı için ve çekmeyi hedeflemediğimiz diğer arka plan detaylar da net çıkacağı için asıl modelimizi soyutlamada güçlük çekebiliriz. Bunu sorunu aşmanın etkili bir yolu hedef modelinizin etrafını temizlemek olabilir. Ancak bu işlem kelebek gibi kolay ürkebilecek faunaların kaçmasına neden olabilir. Bir diğer yöntem; modelinize dik açıda olacak şekilde yere yatarak fotoğraf çekmek. Böylece objenin arkasını boşluğa getirip sade bir fon elde edebilirsiniz. Yatış açınız seçilirken objenin arkasının sade olmasına, etraf hakim rengin modelin rengi ile kontrast oluşturmasına, kadraj içinde dikkat dağıtacak parlak nesnelerin olmamasına ve modelinizin arka plan detayları ile uyum içinde iyi bir kompozisyon oluşturmasına dikkat edilmelidir. Ancak çekimleriniz sırasında objelerin üstüne kendi gölgenizin düşürülmemesine dikkat etmelisiniz.
Bunun yanında kısık diyafram ayarı ile lens-sensor’e düşecek ışık miktarı da azalacağı için enstantane hızı da uzayacaktır. Bu durumda modeller az veya çok hareketli olduklarından elde çektiğimiz fotoğrafta netlik sorunu olabilir. Pratik bir kural olarak lensinizin odak değeri kadar (90 mm ise en az 1/90 sn veya 150 mm için 1/150 sn) minimum enstantane hızı size net fotoğraf çekmeniz için yeterli olacaktır.
Bu hızı yakalamada ışık ölçümünün alındığı yer de önemli bir faktördür. Öncelikle ışık ölçüm modunu makro çekimlerinde noktasal (spot) olçüm olarak almanızı öneririm. Böylece ışığın verimli kullanımı ve uygun pozlama için çok daha geniş bir manevra alanına sahip olursunuz. Fotoğrafta da görüleceği üzere ilk karede netleme noktası daha koyu yere, ikincisinde ise daha açık yere denk getirilerek ışık ölçümü yapılmıştır. Sonuçta aynı çekim şartları altında ilk çekimde 1/30 sn gibi 90 mm için oldukça uzun bir enstantane ve netsiz bir fotoğraf elde edilirken, ikinci çekimde ise 1/125 sn gibi aynı odak uzaklığı için kabul edilebilir bir hızda enstantane ve daha net bir çekim ve pozlama elde edilmiştir.
Ortam ışığının az olması veya kısık diyaframdan kaynaklanacak düşük enstantane durumda, enstantane hızını yükseltmenin birkaç yolu vardır.
Birinci müdahale makinenizin ISO değerini yükseltmek olabilir. Ancak bu size gren dediğimiz kumlanma sorunun da beraberinde getirecektir. Kumlanma makro fotoğraftaki olumsuz bir durumdur. Netlik kaybına neden olabilir. Bu sorun PC de (Topaz, Nik collection, pureimage gibi) uygun yazılımlar ile asgariye indirilebilir.
İkinci müdahale olarak düşük pozlama (negatif 0.3-1.0) e.v. (exposure value) telafisi ile de bir miktar enstantane hızı kazanabilmek mümkündür. Ancak bu durumda çektiğiniz fotoğraf koyu (az pozlanmış) olacaktır. Pratik olmasa da diğer bir çözüm de monopod veya tripod kullanmaktır. Ancak doğada konumunuz buna genellikle elverişli olmayabilir. Ring flaş kullanmak da bir diğer çözümdür. Flaş ile yapılan çekimlerde diyaframın mümkün olduğunca kısık tutulması da akıldan çıkarılmamalıdır. Ancak doğadaki canlıların gözlerine zarar verebileceğinden mümkün olduğunca flaş kullanımından uzak durulmalıdır.
Ancak enstantane hızı çok yüksek olursa modelinizin hareketi donacağı için çok net fotoğraf elde etmenizin yanı sıra hareket etkisini kaybetmenize neden olacaktır.
Ne kadar hızlı?
Arı, atmaca güvesi veya uçan ya da uçmaya hazır uğur böceği gibi hızlı ve hareketli modellerin çekimleri oldukça zordur. Bu tür çekimlerde 1/250 sn gibi enstantane ile yavaş kalır ve hareketli ve uçan model net çıkamaz. Net fotoğraf elde edebilmek için 1/800 sn, 1/1000 sn, hatta duruma göre 1/8000 sn gibi yüksek enstantane hızı gerekir. Bu kadar kısa enstantane başta diyaframı açarak elde edebilinir. Ancak bu durumda net alan derinliği çok kısalır. Model ortamdan aşırı soyutlanır ve modelin tamamında netlik elde edilemez.
İşte bu durumda devreye ISO aktörünü sokmak gerekir. Her ne kadar makro çekimde ve çok gerekli olmadığı durumlar dışında aşırı gren nedeniyle yüksek ISO değerlerine çıkmayı önermesek de, yeni nesil makinelerin sönsörlerinin ISO performans başarısı bizlere yüksek ISO değerlerinde de makul ve kabul edilebilir (az grenli) fotoğraflar verebilmekte. İşte böyle hareketli ve dinamik fotoğrafların çekiminde ISO değerini yükselterek makinemize “yalancı ışık” değimiz bu kolaylık sağlanabilir. Bu müdahalenin sonucu olarak örneğin 1/2000 sn gibi daha kısa enstantane değeri elde edebilinir.
Bir üçüncü teknik müdahale de ev ayarı dediğimiz pozlama telafisi. Makinelerinizin ev (exposure value) ayarını eksi (-) değere getirdiğiniz zaman sensöre “az ışık ile yetin ve bana az pozlanmış fotoğraf ver” komutunu vermiş olursunuz. Eğer diyafram öncelikli çekim yapıyorsanız makine bu komutu alınca aynı diyafram değeri altında daha az pozlanmış fotoğraf çekmek için enstantaneyi kısaltacaktır.
Örnek olarak 1/250 sn sürede çekeceği fotoğrafı daha koyu (az pozlanmış) fotoğraf vermek için örneğin 1/500 sn süresine kısaltacaktır. Eğer doğada ışıklı gündüz vakitlerinde uçan bir arı fotoğrafı çekmeyi niyetlendiyseniz, zaten düşük ISO ve açık diyafram tercihleriniz ile oldukça açık (çok pozlanmış) ve yer yer patlamış bir fotoğraf elde edecektiniz. İşte bu müdahale ile artık hem bu aşırı pozlanmayı engelleyip patlayan fotoğraftan kurtulacaksınız, hem de daha kısa enstantane ile daha net fotoğraf elde edebileceksiniz.
Yalnız bu tür çekimlerde dikkat etmemiz gereken bir husus var. Modelin hareketini yeterince ve tadında kararında mı vereceğiz, yoksa tüm hareketi dondurup detayları mı ön olana çıkaracağız. Bunun tek bir cevabı yok sanırım. Duruma göre değişir. Bazen harekettir fotoğrafı alıp götüren (Foto1: 90 mm, nokta ölçüm, diyafram öncelikli çekim, f:7.1, ISO 100, 1/800 sn ev: -1 adım); bazen de detaylar (Foto2: 90 mm, nokta ölçüm, diyafram öncelikli çekim, f:7.1, ISO 1600, 1/8000 sn ev: -1 adım).
Ters Işık ve Siyah Fon?
Makro fotoğrafları izlerken arka planı (fonu) siyah olan örneklere rastlarsınız. Bu tür fotoğraflar her model için uygun olmasa da çoğu zaman ışığın ön plana çıkarılması ve arkada olan dikkat dağıtıcı nesnelerin yok edilmesi için iyi bir yöntemdir. Böyle bir fotoğraf çekim sırasında doğru uygulamalar ile elde edilebilir. Bu tür fotoğraflar ters ışık (objektifin belirli bir açı ile ışık kaynağına doğru yönlendirilmesi) koşullarında kolaylıkla elde edilir. Makinenizin diyaframının kısılması (f/11 gibi) ve arka planın gölge gibi koyu renkli bölgelerden seçilmesi fotoğrafınızda fonun siyah çıkmasına neden olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir unsur da modelinizin yeteri kadar ışık almasıdır.
Yazı: Prof.Dr.Savaş Şener – AFIAP